14 Şubat 2011 Pazartesi

demin de söylemiştim sana; sen de yap güzel oluyor.

1 haftalık gudubet Eleanor, Cumartesi günü buraları terketti. Hem de hiç arkasına bile bakmadı. Terbiyesiz. Yanına al, bir yuva ver, büyüt, bırakma, diren...O bir anda haydi bana eyvallah desin gitsin. Bir gariplik vardı zaten. Gitmesine yakın bir tebessüm etti oradan anladım. Sesi kesildi. Oraya buraya çemkirmemeye başladı son günlerde. En önemlisi kendi kendine konuşmadı 2 gündür. Hissetti herhalde. Zaten çok olmuştu son zamanlarda. Yük olmuştu. Ayıp ama öyle. Gelmese de olur uzun süre. Özlemem. Severim ama bu kadar işte. Az kalsın gitsin.

Bir oh dedim ben. Bir rahatladım. Her şey güzel olacak inandım. Bir anda oldu. Belirsizlikler çok yoruyor beni. Hayata tutunmak için ip değil demir arıyor gözlerim. Bir demir atayım da hiç çıkmasın oradan. Sağlam dursun. En önemlisi bileyim ki orada olsun. Sıkıcı mı? Kesinlikle. Bunu çözümlemek baya bir zamanımı aldı. Kazanılmış, daha önce hiç sesi soluğu çıkmayan sabrım harekete geçti, hayata katı değil olduğu gibi bakmaya karar verdi. Sıkacaksın dişini dedi, paçamdan tuttuğu gibi aşağı çekti ki ben o sırada yüksekler yükseği duvarımdan öteye, yerimde zıplayarak bakmaya çalışıyordum.

Farkında olmak. Farkında olmak için sorgulamak, yastığa başını koyduğunda hemen uyumamak!, oda duvarlarındaki resimlere, tavandaki sinir bozucu boya çıkıntısına, odanın köşesinde duran tenis raketine, parfüm şişesine, rengarenk ojelere, saate, "Pinacoteca di Brera" biletine,1 haftadır okunamayan kitaba bakmak ve ben ne yaptım?, ne yapıyorum? diyebilmek....Demin de söylemiştim ya sana: Kendinin, ne olduğunun farkında olmak, en azından olmaya çalışmak...

O yüzden ben derim ki,

...sen de yap güzel oluyor!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder