2 Eylül 2010 Perşembe

Havet.

Referanduma yaklaşırken evet de hayır da desek Erkan Yolaç gibi hoppaa! şeklinde zıplayan zihniyetin arasında kaldık. Ben mi? Ben her maddenin ayrı ayrı oylanmasından yana olanım, işte ben bu nedenle havet! diyorum. Pardon, öyle bir şey yok. O zaman Hayır! Dayatmacı olduğunuz için hayır, bunda art niyet gördüğüm için hayır! Demokratikliğimi sorgularsanız işte orada durun derim. Bana demokratik olabileceğim bir ortam sunmadınız ki!!!

Bir de bunu okuyun.




NE “Evet”te, ne “Ha-yır”da hayır yok! Bir kere bunu bilelim, Hayır’ın (en azından benim için) anlamı başka.




Öncelikle, “Bakın, demokratikleştirici bir sürü madde olan Anayasa değişikliği paketine ‘hayır’, diyorlar demek ki demokrat değiller” hesabı yapıp, özene bezene ‘kafa karıştırıcı’, ‘köşeye sıkıştırıcı’, ‘şekere katıcı’ bir paket tasarlayanların hesaplarını boşa çıkarmak için, köy kurnazlığına teslim olmamak için hayır!

İki kere iki dört!

HALİS DEĞİL

Niyetler halis olsaydı, iktidar partisi, paketteki değişiklik maddelerinin ayrı ayrı oylanması önerisini kabul ederdi veya en doğrusu kendisi baştan böyle bir yol izlerdi. Yoksa, mahiyeti birbirinden çok farklı değişiklik önerilerinin kopmaz zamkla yapıştırılıp sunulmasının, bunda ısrarın, halis niyetle açıklanır tarafı var mı?

Anayasa Mahkemesi’nin kararının da, bu hususla hiçbir alakası olmadığı için benim tavrımı belirlemekte etkisi yok! Zaten artık Anayasa Mahkemesi de dahil olmak üzere her kurumun saygınlığı ve ciddiyeti tartışmalı hale geldi. Herkes işine gelen kurum ve kararı ciddiye alıyor, meşru sayıyor. O da ayrı mesele!

Ben, Anayasa değişikliği paketine ilişkin referandumda, öncelikle yutturmacılığa, dayatmaya, gözbağcılığına karşı durmak adına, hiç tereddütsüz “Hayır” diyeceğim. Bunu, özellikle şimdiden açıklamak istiyorum.

Ardından tekrar, bu ülkenin ihtiyacının topyekûn ve bir bütün olarak daha demokratik bir Anayasa değişikliği olduğunu hatırlatmak istiyorum. “Madem tamamını değiştirmiyoruz, bir adım atalım, kısmen değiştirelim” devri bitmiştir. Kürt meselesinin çözümü de, ciddi bir Anayasa değişikliği zemini gerektirir. O nedenle konu sanıldığından daha acildir. Kimse kendini veya diğerlerini, hâlâ ‘bebek adımları’ ile kandırmaya kalkmasın, iş işten geçmesin.

Son olarak, gerçekten demokratik bir Anayasa veya gerçekten demokratik bir değişim paketi, “Ben yaptım, bu kadarını yaptım, bu şekilde yaptım, hadi demokratsanız kabul edin” üslubu ve yöntemi ile yapılmaz.

Her şeye rağmen, demokratikleşme adına bu pakete olumlu bakanlar, “Evet” diyecekler olacaktır. Bir konuda benzer şeyleri hedefleyenler de bazen farklı yolları olumlayabilir, bu noktada farklı düşünüyor olabilirler. Ancak onlara tavsiyem, demokratik kaygılarla “Hayır” diyenlere akıl öğretmeye kalkmamaları! Zira, demokratikleşme açısından en önemli sorunlarımızdan biri de, bir süredir seviyeli ve ciddi bir tartışma imkânını ortadan kaldıran, “dayatmacı demokrasi söylemi”!

İktidar ne yapsa demokratik bulan Bremen mızıkacıları bir yana, aklı başında insanların, zaman zaman bu dayatma üslubuna müracaat etmesini, en hafif deyimle son derece ‘kaygı verici’ buluyorum.

HADDİNİZ DEĞİL

Bu arada, çoktan referandum havasına giren Bremen mızıkacılarına da baştan söyleyeyim; kimin demokrat, kimin antidemokrat olduğuna karar vermek onların haddine değil! Ne zaman bu türden bir ortam oluşsa, ‘yetenek sizsiniz’ sahnesi sanıp, dikkat çekmek için laf ebeliğine girişen takımdan olanlar boşuna çene yormasınlar, bu dönem geçince gene oldukları yere dönecek, ciddiye alınmamaya devam edecekler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder