10 Kasım 2010 Çarşamba

sansür her yerde.


Bugün odamda yalnızım ve hastayım. Zaten bu yüzden yalnızım. İkisini de yazmama gerek yoktu aslında. Eğer hastaysan yalnızsındır. Burada anam babam bacım yok ki başımda dursunlar. Zaten artık eşşek kadar olduğum için afedersiniz onların da başımda durmasını beklemem yersiz olur. Neyse sonuç olarak kimse başımda durmuyor, başım ağrıyor, ateşim var, sesim boru gibi vs. ama ben yine de dipçik gibi yazıyorum. Ders çalışıyordum aslında sonra yattım. Sonra huzursuz oldum kalktım. Burada bir de şey var çok komik hastalıktan burnumdan kan gelse de yatmıyorum. Ule İtalya'dasın yatılır mı hiç zaten kalmış 2 ayın gez toz diyor bir yanım,  gudubet ve hasta olan yanım da Otur aşağı kafan kazan, gezdiğin yeter gari diyor. Egeli gudubet. Ben bu Egeli gudubeti dinledim bugün. Torino'ya gidicektim halbuki. Guido (danışmanım) mail atmış bugün bir konferans varmış Türkiye'nin Avrupa Birliği süreciyle ilgili. Fuat Keyman'ın da konuşmacı olduğu bir konferanstı bir de. Çok istedim gidiyim, dinliyim, tanışayım, konuşayım.Yapamadım.

Başlıkla çok alakasız bir şeyler yazdığımı kapımı çalan arkadaşımın gidişiyle anlıyorum. Ne demek istedim acaba, neye isyanım vardı da öyle bir başlık attım? Hastalığımla başlayıp nerelere götürecektim ki monoloğu...Hatırladım, hatırlamaz mıyım...İsyanım sözlerimi yarım bırakanlara dostlar...Huzur için susuyorum ben. Tek aradığım huzur oldu hayatta. Bir daha hiç karşılaşmamayı dilediğim anlar için susuyorum. Böyle değildim, çenemi tutamazdım, yüzüne söylerdim birinin ne düşünüyorsam ne hissediyorsam, patavatsızlıksa adı hah işte onda üstüme yoktu. Sınırını kendimce bilirdim ama. Şimdi burada sustum hep ne dendiyse ne duyduysam sustum huzurumu kaçırırım diye... Artık buna ne dersiniz bilemem. Belki büyüdüm belki sabırlıydım, belki de umursamadım. O zaman neden konuşamadığım anlarda kalbim sıkışıyor? Son seçeneği eledim ama kararımı verdim çok yakında tekrar konuşacağım. Hiç susmamak üzere.

Bu arada hafta sonu Mont Blanc'a gittim. Ana rahminde yurtdışına çıkmış olsa bile gezdiği ülkeler içinde bunu sayanların iticiliğiyle Fransa'ya da gittim denebilir. Hoho. Fransa sınırına gittim. Alplerin eteğinde hamburger yedim. Nasıl güzel di mi? Aferin bana di mi? :) Şarap ve peynir tabağı değil dikkatinize...Hamburger. Pek güzeldi. Görmek ister misiniz?

Güneş vardı, kar vardı. Daha ne olsundu.

Orada bir köy vardı uzakta ama benim köyüm değildi.
Christmas hazırlıkları başlamış, Alplere uzanmıştı.




Öperler...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder