20 Kasım 2010 Cumartesi

Thesis Christ!*

Şimdi ben burda tez adına çok çok az şey yapıyorum ya, mesela 32 sayfalık makaleyi 1 haftada falan okuyorum, vicdanlardan vicdan beğeniyorum bu yüzden. Sonra düşündüm de Ayku gittikten sonra ki bu dün olur, aslında 1 buçuk ayda çok şey katmış buradaki yaşam bana. Birçok ülkeden birçok insan tanımak gerçekten işe yarıyor. Buraya Erasmus programının size ne katacağını düşünüyorsunuz? kompozisyon konulu bir şeyler zırvalamak istemiyorum ama gerçekten öyle. Bakın anlatayım;
2007 yılında Work and Travel dedikleri naneden yemiştim. Zevkliydi, eğlenceliydi, kendi paramı kazanıyordum, her gün bugün ne alsam diye fellik fellik alışveriş merkezlerini dolanıyordum, orada da yine bir sürü insan tanımıştım, Chicago'da havaalanına indiğimde baş örtümü çıkardığıma inanan Hispaniclerin ağzının ortasına çat vurmuştum vs. Oradaki dertlerim bu akşam ne içsek, votkayı neyin içine koysak da yurt görevlileri çakmasa, yarın işe hiç uyumadan mı gitsem yoksa bir saat uyusam da kendime mi gelsem gibi teenage subjectlerinden oluşmaktaydı. İşim de şu, Six Flags eğlence parkında oyunların başında durmak para almak, üstünü vermek, oyunun kurallarını anlatmak, anneler oyun oynarken çocuklarını mıncırmak vs. Evet koskoca insanlar oyun oynuyordu. Çocuğu orada yalvarıyo anne bir kere de ben, lüffen anne lüffen diye. Nasıl bir hırssa şeker gibi bebeye çakıcak tokadı neredeyse...Kaybedip de ağlayanlar mı ararsınız, 3 dolarlık oyunda 200 dolar harcayanlar mı. Hepsi beyinsizdi kısacası. İşte ben bu oyunlarda 10 saat ayakta duruyordum haftanın 5 günü. 17 yaşındaki Amerikalı veletler gelmişler çalışmaya, yazın ne yapsak da dötümüzü küçültsek demişler "Lead" olmuşlar emir veriyorlar bana. Öldürüvericektim hepsini. Sonra alıştık, sevdik, gitmeden fotoğraflar, keep in touchlar falan derken gelin görün ki bu 3 sene öncesinin aktivitesini şu an yap, sana her ay 10.000 dolar deseler yapmam. İnanmadınız. Evet yaparım üstüne varis çorabı da isterim ama.

Nerden bağlıyım şimdi. Hah 3 sene demeyin gerçekten o kadar farkediyor ki orada dediğim gibi "John'ların basement ı çok küçük bebeğim oradaki partiye gitmem ben!" başlıklı dertlerim dışında bir elim ançüezli pizzada bir elim birada gözüm de Chicago Cubs maçındaydı.

Burada ise gözüm kulağım insanlarda, neler yapıyorlar, nasıl yaşıyorlar, neler görmüşler. Bir İranlı arkadaşım var mesela. 2 sene askerliği sonrasında buraya gelmiş. 84 lü ve üniversite 1 de burada. Halbuki bir üniversite bitirmiş zaten. 4 tane kitap çevirisi var. Zor atmış kendini buraya. Sorarsan o kadar özlüyor ki ama yaşayamam orada diyor. Askerlik sırasında neler gördüğünü anlatırken boğazı düğümleniyor. Yarıda bırakıyor hep. Seçim sonrası olaylarında bir kızı nasıl hırpaladıklarını ve hapishanede ona neler yaptıklarını anlatamıyor bile.



Dertlendiğim, sabırsızlandığım, paniklediğim şeylerin ne kadar anlamsız olduğunu burada gördüm. Umuyorum döndükten sonra unutmam. Ne kadar üzücü, başımıza gelmeyen, gelmeyeceğine inandığımız olayları dinleyip oh! çekmek. Gelmeyeceğini kim ya da kimler sölediyse artık... Bunları bilmiyor muydun? Dinlemen mi gerekiyordu birinci ağızdan? derseniz, biliyordum ama hem gözlerden hem sözlerden dinlemek, içine sürüklenmek, dertlerin üstüne yazılmış şarkıları beraber söylemek başkaymış.

Değişiyorum her gün...Güzel şey.

Tez başlığımı değiştiremiyorum di mi? Wtf!




*Thesis Christ sözü yüksek lisans tezini yazarken hayattan soğumuş, doktoradan vazgeçmiş, askere gitmiş, gelmiş, mis gibi işine başlamış bir arkadaşımdan alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder