15 Kasım 2010 Pazartesi

şekere bandıramadıklarımızdan mısınız?

Bir sürü kız görüyorum, nasıl da kibarcık, nasıl da minnoş, nasıl da cilveli. Kız arkadaşlarına bile cilve yapan kızlar var yahu. -Tatlım aramışsın? -Geldim cicim geldim -Ay güzelim o kadar özlemişim kiiiii şeklinde konuşup rabbimin bana verdiği azıcık sabrı da zorlarlar. Her ortamda üstlerine titrenir, yeni ortamların inci tanesi, erkeklerin göz bebeğidir onlar. -Abi tam evlenilecek kız yalnız. muhabbetleri döner üstlerinden. Özensem mi, iyi ki de öyle değilim nan diye sevinsem mi bilemedim. Ben zaten odunum benden geçti de arada düşünmeden edemiyorum. Bu düşünceler isyana dönüyor -N'olurdu Allahım ben de azcık çıtkırıldım, ince kemikli, ince sesli, kız arkadaşlarına kur yapan bir kadın oleydım diye. İmkanı yokmuş ki onun. Ne ana cilvenaz ne baba. Annemden ne gördüysem onu uyguluyorum zaten günlük hayatımda ve ilişkimde. Tüm eleştirdiğim taraflarını atmışım bohçama yürüyorum. Yaş ilerledikçe nasıl da çıkıyor onlar ortaya. Zamanında uğruna bir tarafımı yırttığım tüm tavırların hepsi buyrun gelin bende. İlk annemin cümleleri ve ses tonuyla konuştuğumu anladığım vakit nohut (endişeli) surat ifadesine bürünüp ablama serzenişmiştim. O da ohohoho hoşgeldin dünyama, 30 yaşından sonra artık çok daha eminim annem olduğuma dedi. Sinir olmuştum üf sen hep öyleydin de farkında değildin zaten dedim içimden. Sonra farkettim ki ben de hep öyleymişim aslında. Dulcuk konuşmalarımdan tutun Ayku'ya olan tavırlarıma kadar her şey meyd bay mama:) 


Anam garip anam şu satırları okusaydın...Odun denmez anneye.  Bir tek bunu derdin zaten. Sonra uzun bir süre konuşmazdın. Bir haftan var tertemiz. Yok bu pek tutmadı bak. Ben dayanamam öyle bir hafta konuşmamalara falan ama gel gör ki alınganlık bire bir. Alınganlığım dışında hiçbir ince tarafım yok işte. O alınganlık neden varsa zaten nefret ediyorum. Her bir eleştiride, en ufak bir ses yükselmesinde çenem titriyor yemin olsun.


Ne demiş idük...Şekere bandırılmış kızlar. O incecik bilekleri, parmakları çitlenesi kızlara özeniyorum işte ben. Küçük çantalarına, çantalarında taşıdıkları aynalarına, minnok ayaklarına (39 numero çok fazla. Cidden.), yan flüde üfler gibi çıkan seslerine, sevgililerini yerlere göklere sığdıramamalarına. Ay bir de öyle bir şey var. Ben sevgilimi ne kadar takdir etsem de, yaptığı jestlere, ettiği iltifatlara bayılsam da imkanı yok anlatamam. Utanırım. Bunlar bir anlatırlar ki pöff.

Güzel şeyler bunlar. Bir süre sonra evinin hanımı olacak bu şeker hatunlar çok mutlu olacak. Ben mi? Evde mi? Yok canım. Ben evde kalmış olmasam da kapıda kalacağım bu gidişle.


P.S: Ayku geliyor yarın. Halay mendilleri hazırlansın. lelelelele. Tren istasyonundan alıcam onu. Romantik aşk filmlerindeki gibi bir ortam olsun istiyorum. Kucağına atlıyım bacaklarımı dizden kıvırıyım, o da beni kucaklasın, döndürsün istiyorum. Yapar mı acaba? Nasıl da istiyorum şekerden kız olmayı şu an geldi bak geldi. Ay ya!

3 günlük Ayku tatilim, merhaba sana...

1 yorum:

  1. ah ruhumu kalbimi varimi yogumu okudun yine dimi!
    ben yazsam daha fazlasini yazamazdim anca icimde kalirdi eksik gedik olurdu. yutkunurdum onlari da.
    ama merak etmeden duramiyorum o romantik sarilisma yasandi mi ?

    YanıtlaSil